21 Mart 2016 Pazartesi

# GUGUKLU DUVAR SAATIMIZ :)

Zamanın mekanik olarak ölçülmesi yönündeki ilk adımlar din adamlarından gelmiştir. Keşişler dua etmek için kesin saati bilmek zorundaydılar. İlk mekanik saatler, saati göstermek değil duyurmak üzere yapılmışlardı. Bu saatler birer ağırlığa bağlı olarak çalışıyorlardı ve belirli zaman aralıkları ile gonga vuran tokmaklarla donatılmışlardı. Daha önceki yüzyıllarda, eski saat sistemlerinin sesli birer uyarı vermesini sağlama çabaları olumlu sonuçlanmamıştı. Geçen süreyi ufak taş parçacıkları atarak ya da düdük öttürerek belirten karmaşık mekanizmalar üretilmişti.
Güneş saati, su saati ve kum saati, değişik şekillerde süreyi göstermek amacına yönelikti. Mekanik saat ise manastır hayatında belli bir mekanik işlevi yerine getirmek, bir çekiç aracılığıyla ses üretmek ve böylece belirli zaman aralıklarını belirtmek amacını gütmekteydi. O dönemlerde saatlerin çan çalması gerektiğine inanılıyordu.

Mekanik saatlerin içinde en ünlülerinden olan Giovanni di Dondi’nin tasarımı, ağırlıkla işleyen mekanizmaya bağlı sarkaç ve sekteli rakkas dişlisinden oluşuyordu ve saatte kadran bulunmuyordu.
Gündüz saatlerinin gece saatlerine uymayan saat sistemi, 14. yüzyılda mekanik saatlerin yapılmasına kadar devam etmiştir. Günü eşit saatler halinde bölen ilk saat, Milano’daki Saint Gottard kilisesi saatidir. Yüzyılın ortasına doğru büyük Avrupa şehirlerinin kulelerinde mekanik saatler görülmeye başlanmış ve gittikçe yayılmıştır. Vargel düzeniyle çalışan bu saatler 300 yıl boyunca devam etmiştir.
1500’lerde Nürnberg’de Peter Heinlein’ın zembereği bulmasıyla, büyük ağırlıklar kalkarak taşınabilir küçük saatler olanaklı kılınmıştır. İlk saatlerde kadran, akrep ve yelkovan bulunmuyordu. Okuma yazma oranının düşük olması, saatlere insanların bakıp anlayacağı yazılar koymak yerine çan sesleri konmasını gerektiriyordu. Süreyi görsel olarak göstermek için saatlere kadranı ilk olarak kullanan ve 1344’te 24 dilimlik saati yapan Dondi’dir.

Saat gelişiminde atılan başka bir büyük adım da sarkacın bulunmasıdır. Kilisede papazı dinlerken kürsünün üzerinde sallanan lambanın salınım zamanının sabit olduğunu farkeden Galileo, sarkacın salınım periyodunun, ağırlığına ya da genişliğine değil, uzunluğuna bağlı olduğunu bulmuştur. Galileo, ölümüne yakın, sarkaçla çalışan bir saat tasarlasa da bunu gerçekleştirememiştir. İlk çalışan sarkaçlı saati 1656’da, Galileo’nun ölümünden 14 yıl sonra, Alman astronom Christian Huygens yapmıştır. Huygens’in saati önceleri günde bir dakikadan az hata veriyordu. İlk olarak sağlanan bu hassaslığı, Huygens çalışmalarıyla hatayı günde 10 saniyeye düşürerek, artırmıştır.

Sarkacın bulunmasıyla ilk defa olarak saatlere dakika ve saniye kolları eklenmiştir.1670’lerin ortalarında Huygens’in balans yayını geliştirmesi taşınabilir saatlerin gerçek bir cep saati haline getirilebilmesini sağlamıştır. Yay mekanizmasının bulunması, zamanın hem karada hem de denizde aynı doğrulukta ölçülebilmesini sağlamıştır. Balans yayının geliştirilmesi ile gittikçe küçülen saatler cepte ya da kolda taşınabilmeye başlamış, ilk ucuz cep saatleri ABD’de üretilmiş, kol saatleri ise 1890’larda ortaya çıkmıştır. Başlangıçta sadece kadınların kullandığı kol saatleri, I. Dünya Savaşı sırasında erkekler arasında da yaygınlaşmıştır


Guguklu saat, özellikle Fransa'nın doğusunda, İsviçre'de ve Almanya'da yapılan, köy üslubunda, sevimli bir "ağırlıklı saat" türüdür. Saatin iki ağırlığı, geleneksel olarak çam kozalağından yapılır. Guguklu saatteki otomat kuşum mekanizması, ses çarkıyla birlikte dönen ve birtakım kaldıraçları harekete getiren bir kamalı çarktan meydana gelmiştir. Kaldıraçlar bir yandan iki körüğe, öbür yandan da, tüneği üzerinde dengede duran kuşa bağlıdır. Saatin çalma vakti gelince, otomat kuş, açılan minik bir kapıyı kendisi ile birlikte sürükleyerek, düzenli bir şekilde, hızlıca ilerler. Sonra bir tel, kuşu, kuyruğundan kaldırarak, öne doğru eğilmesini sağlar. Kuşun ağzına bağlı başka bir tel de, gagasının açılmasını sağlamaktadır. Bu sırada kaldıraçlar, kamalı çarkın üzerine kaçarlar; her biri ayrı perdeden ses çıkartacak şekilde yapılmış iki körük de, hemen birbiri ardından kapanır ve o arada, ormanlarda guguk kuşlarından duyulan ses ya da Beethoven'in ünlü eseri Pastoral Senfonisi'nin melodisi çalar. Tahtadan yontulan minik kuş, saat başını bildirme görevini bitirince, usulca yerinden doğrulur ve üzerine kapanan kapıyı da beraberinde sürükleyerek, gözden kaybolur.
 
# GUGUKLU SAAT BELGESELI
http://www.belgesell.com/nasil-yapilmislar-guguklu-saat.html

# GUGUKLU SAAT ROMANI

















# GUGUKLU SAAT SIIRLERI

Guguklu saat

Yine zamanın tuzağı
Ne zaman şiir yazsam
Saniyeleri kaydırıp dakikaya
Anlamadan kazıklıyor beni saat
Anlamsız bir put gibi dururken
Kalk diye çıkıyor
Guguk kuşu haylazın teki
Haylaz ama
Onunda işi var
Yorgunu erken uyandırmakta                                        
Bir enayiliği 
Tembel ve ahmaktan o da korkmakta
Onlara dokunamıyor
Ne de olsa
Kuş yürekli
Kuş
Guguk kuşu
Guguklu saat

Guguklu saat

hangi tarafa baksam
birşeyler kırılıyor

adressiz mektuplar alıyorum
umulmadık yerlerden

telefondaki ses
düşüyor kırılıyor

sevgilim
gülün batıyor
kanıyorum kırılan yerlerimden

gıyabında tutuklanmış ağzımda dilim
bir yanım icra vurgunu
bir yanım senden vurgun

çırılçıplak bir tiksinti kokuyor
yatak odalarında
kimi aşkta ihaneti yaşıyor
kimi ihanette aşkı

gözlerin
gözlerin geliyor aklıma

birileri bir mitingi soruyor
su kiriliyor


bir kelebek fayanstan kurtuluyor
guguklu saat sustu

hep bir şeyler kırılıyor
çocukların ölüm çığlıkları
yutkunuyor cepheden gelen telgraflarda
bir sözcük terk ediyor şiiri
bir şiir şairini terk ediyor

sevgilim
sana varmak çoğaltıyor kendini

 Guguklu Saat

Ana yüreğin var ya
Yârin hası kavisi
Yerin yeşili
Gözlerin göğün mavisi
Bir açabilsen

Rahminde yeşerttiğin hayat
Saat başı çığlık çığlık
Tutulu bir guguklu saat
Bir bilsen
Sen ne güzelliklere gebesin
Kırıp zincirini bir uçabilsen

                    Mahmut Nazik 02 11 2013 Mersin

# GUGUKLU SAATIN AZIZLIGI
Çocukluk günlerimi zihnimde yeniden canlandırırken minicik bir pencereden çıkan kuşun saat başı guguk deyişi kuşkusuz bu yüzden. Gelgelelim kendi evim ve çocuğum olunca hane halkının itirazları, hatta bu isteğimle ilgili beni içerleten alayları yüzünden uzun süre guguklu saatim olamadı. Sonunda bir gün canıma tak etti ve tavizkár olmaktan vazgeçip şipşirin bir guguklu saati duvarımıza asmayı başardım.

Hane halkı bu sefer de saatin guguk sesini pek beğendi. Kulağa hoş geliyormuş! Şimdi her guguk sesi bana hayatta isteklerimizi ertelememek gerektiğini söylüyor.

Bu arada guguklu saatimiz sürekli muziplikler yapmaya başladı. Televizyonda bir bakan "Ekonomik kriz yoktur" diyor, bizim hınzır kuş kafasını uzatıyor:

Guguk !

Oğluma "Biz çocukken ödevlerimizi okuldan gelir gelmez bitirirdik" demeye yelteniyorum, edepsiz kuş tepemde, "Guguk, guguk!".

Hele seçim gecesi, sürekli guguk guguk guguk

İstanbul vergi rekortmeni açıklanmayacakmış, guguk...
 
Arkadaşım Kerem Çalışkan son günlerde Refik Halit Karay’a taktı. Nihayet pes edip lise yıllarımda okuyup çoktan unuttuğum yazarın kitaplarını yeniden aldım. İlk önce "Guguklu Saat" adlı kitabını okudum. Anladım ki eskiden okunan hiçbir şey unutulmuyor, bir şekilde bilinçaltına yerleşiyor. Öte yandan da sadece "Zabıta Haberleri" öyküsü bile gazete okumaya zevk katmaya yetiyor.

"Bir Guguklu Saat’in Azizliği" adlı hikáyesinde Refik Halit Karay bir çay davetine katılır. Hülya álemine dalmışken başının üzerinde bir hırıltı kopar ve garip bir yaratık birbiri üstüne altı kez guguk guguk diye haykırır. Nedense bu guguklar şu ikiyüzlü dünyada yazara pek anlamlı görünür. Guguklu saat davetlileri o derece münasip yerlerde susturmaktadır ki yazar neredeyse onun bir ruh ve zekáya sahip olduğunu bile inanmaya başlar.

Örneğin yüksek sesle ve azametle işlerinin iyi gittiğini anlatan müflis bir savaş zengini konuşurken kuş yuvasından çıkıp guguk diye haykırır. Ya da sigorta parası için yalısını kasten yaktığı bilinen ve artık yakacak evi de kalmayan bir hanımefendi, "Geçen kışı Nis’te geçirdik, bu sene Mısır’a gidelim diyorum beye, ama inatçı adam razı olmuyor, yine Nis’te villa tutacakmış" demekte iken tahammülsüz kuş kutusundan fırlayıp yine guguk diye can ve gönülden bağırıyor. Bir şair beş bin basılıp tükenen kitabının 10 bin basılmazsa ikinci baskısının yapılmasına rıza göstermediğini söylüyor, kuş üstadın burnuna doğru atılıp guguk diyor. Bir büyük kişinin "Bendeniz iktidarda bulunsaydım yalnız dört kanunla milleti tehlikeden kurtarırdım" diye sürdürdüğü nutkunu artık tahammül ve metanetini kaybeden kuş tiz ve alaycı bir sesle tamamlıyor: Guguk guguk guguk...

Refik Halit Karay modern Türk edebiyatında atlanmaması gereken bir isim. Dilinin güzelliğini ve taşlamalarının inceliğini başka yerde bulmak kolay değil.
  
                             *************                              
Her eve, her ortama, her meclise bir guguklu saat gerek. Yoksa bile onu duyun, hatta yeri geldikçe ipini çekin ve kuşu öttürün.

Guguk! Guguk! Guguk!
# GUGUKLU SAAT HIKAYESI

Küçük yeşil bir şehirde eski bir saatçi dükkanı varmış.Burdaki saatlerin içlerinden birinde bir guguk kuşu varmış.Her saat başı kulübesinden çıkarak öter,sonrada tekrar yerine dönermiş.Guguklu saatın sağında eski uzun bacaklı bir saat dururken solunda ise kayık şeklinde bir saat bulunmaktaymış.GUguk kuşu dediysek satin kuşu elbetteki gerçek bir kuş değilmiş.İnsanlar onu saatı haber versin diye üretmişler.Saat başı guguk kuşu kulübesinden çıkar guguk guguk diye ötermiş.
Bir gün gerçek bir kuş olan kırlangıç hanım,pencerenin önüne gelmiş oturmuş.Guguk kuşu onu görünce

-Merhaba kırlangıç! Ne güzel yağmur yağıyor bugün değil mi demiş Kırlangıç,ıslak gagasını kanadıyla sildikten sonra,
-Ne güzel! Sen ne kadar şanslı oldugunu biliyormusun? Kuru ve rahat evin içinde oturmuşsun ve ötmekten başka birşey yapmıyorsun soğukta olsa sıcakta olsa sen çok rahatsın Yağmurlu günlerde de dışrıda olup bitenlerden haberin yok.Böyle havalarda benim evim ıslak ve soğuk oluyor.Oysaki senin yerin her zaman sıcak ve yumuşak,demiş.
Kırlangıcın sözlerinden alınan guguk kuşu,
-Sen neler söylüyorsun kırlangıç kardeş? Mavi gökyüzünden uçup dilediğin yere gidebiliyorsun.Mademki böyle düşünüyorsun,istersen gel yerlerimizi bir günlüğüne değişelim demiş.
Kırlangıç sevinçle zıplamış:
-Ben hazrırım,akşama kadar senin yerinde kalırım.
Masal bu ya iki kuş yer değiştirmiş.Guguk kuşu,kırlangıca yapacaklarını anlatmış.Sonra onu iterek kulübenin küçük odasına yerleştirmiş.
Kulübenin kapısı kapanınca kırlangış her yerin karanlık olduğunu görmüş.En iyisi ben biraz uyuyayım zaman geçer diyerek kendini uykuya bırakmış kırlangıç tam uyuyacakken aniden kulübenin kapısı açılmış ve bir yay onu arkasından hızla yiterek zorla dışarı ya çıkarmış.Kırlngıç şaşkınlık içerisinde bir feryad koparmış

- Ne oluyor burda bir sorunmu var diye bağırıyormuş
Sonra uyku sersemliği geçince kendine gelmiş anladım ötüp saatı haber vermem gerekiyor demiş.Fakat tam bu sırada,yay tekrar kırlangıcı saatin içine çekivermişKırlangıç bu duruma çok sinirlenmiş kanatlarını açarak,
-Bu ne maskaralık ben bu şekilde burda kalmak istemiyorum demiş tam ordan ayrılırken uzun bacaklı saat kırlangıca ne yapıyorsun kırlangıç kardeş akşama kadar kalacagına söz verdin demiş bunun üzerine kırlangıç sesini çıkarmamış orda kalmaya karar vermiş akşama kadar bu rahatsız durum devam etmiş akşam olunca guguk kuşu saatçı dükkanına geri dönmüş Guguk kuşu kırlangıca,
-Kırlangıç kardeş sana çok teşekkür ederim dışarısı soguktu ama güzeldi ama ben burda daha mutluyum demiş.Kırlangıçta guguk kuşunu bende dışarda kendimi daha mutlu hissediyorum ben dışarda daha rahatım demiş.


O günden sonra ne guguk kuşu nede kırlangıç bulundukları durumdan hiç şikateçi olmamışlar...
                                                                                www.sohbetgunlugu.com alintidir

# EKSI SOZLUKTE GUGUK KUSU
# akrebin yanısıra içinde bir de kuş* barındıran, saat başlarında kuşun dışarı çıkıp hava aldığı, akrebinse full-time mesaisini sürdürdüğü ortak yaşam formu. duvar saatigillerden bir saat.

# guguklu saati olan evler, cocukken misafirlige gitmeyi en cok istedigim evlerdi.

# yaptigi tik-taklar ile uyku kaciran, yattiginiz yerde surekli katilin ayak seslerini duymayi bekleten, ve en gerginlestiginiz saniyede de kalbinizi durduracak sekilde guguklayan saatlerdir.
genellikle anneanne ve babaannelerde bulunur bu guguklar.

# kendime ait bir evim olduğunda salonun ya da mutfağın duvarına mutlaka bir tane asacağım nostaljik ve mutluluk verici bir ilginçliktir guguklu saat. bir ev formu üzerinde bir saat, onun üzerinde de minik bir kapı bulunur. bu kapının içinde her saat başı dışarı çıkarak saat sayısı kadar guguklamayı kendine görev edinmiş minik bir guguk kuşu yaşar. ayrıca sarkacı ve kozalaklı zincirleri de olur mutlaka bu saatlerin. tam saat sesini seven ve evde vakit geçirdiği zamanlar vaktin nasıl geçtiğini anlamadan camış gibi yayılanlara göre bu saatler. sanırım herkes sevmez, bazıları için sinir bozucu olabilir. zaten bazı modelleri gerçekten korku filmi gibidir. dallı budaklı, koyu renk olanları kötüdür mesela. başka kapıları olup onlardan da tahta insanların çıkıp çıkıp içeri girdiği modelleri vardır, bence onlar da kabus gibidir. ama mesela kısmen renklendirilmiş ahşap dağ evi formunda olanlar, minik boyda rengarenk boyalı olanlar filan çok cici olur. üçgen çatıları çok şirin olur bunların.

# büyükannemin evindeki saatti, saatin içinde guguk kuşu ailesinin yaşadığını düşünürdüm, her saat başı çıkıp saat kadar guguk diyen guguk kuşu da çalışkan babalarıydı bu kuş ailesinin. artık büyükannem yok, guguk kuşunun saat evi de başka duvarda çalışmıyor, galiba babaları öldü duruyor. çok istediğim büyükannemin hatırası guguklu saati duvarımda görmek fakat guguklu saatler kurulan yuvalar kadar narin ve özel saati kurmak yetmiyor.

# asla eskimeyecek, modasi gecmeyecek bir efsanedir. 4 yaslarindaydim. babamin basinin etini yemistim guguklu saat diye. en nihayetinde aldirdim. akabinde kurma topuzundan asilmam neticesinde zinciri koptu. onu bi sekilde bagladik. daha zonra arizalandi, sebebini hatirlamiyorum. zemberek miydi neydi derdi. cope giderken cok uzulmustum. simdi de evimde olsun isterim. hatta aliyim bi tane, nerde satiliyorsa.

# guguklu saatler genellikle 8günlük makina barındırır. haftada bir anahtarla kurarsınız

# 1738 yılında almanya'da icat edildi

# bazen insanlar da kendini guguklu saat gibi hissedebiliyor. yazlıkta sitemizin karşısındaki evde oturan bir amcamız vardı, saat 12'yi geçtiğinde, saat başlarında, bahçede konuşup gürültü yapan bizleri uyarırdı. küçüktük, anlamazdık tabi uyarıdan. her yaz döneminde çıkar bağırırdı. ''saat 1'' biraz sonra ''saat 2 oldu''. söyler, balkon kapısını çarpar, içeri girerdi. diğer sene gittiğimizde, yine aynı mekandaydık, bu sefer büyümüştük, gürültü yapmamaya çalışıyorduk. guguklu amcadan da ses yoktu. ''demek ki eskisi kadar ses yapmıyoruz'' dedik kendi aramızda. meğer guguklu amca vefat etmiş, onun için görünmezmiş ortalarda. üzüldük, bir daha da ses yapmadık. ne zaman guguklu saat görsem, rahmetli gelir aklıma.

# içinden ne çıkarsa çıksın hala guguklu saat adını alan duvar saati.
çizgi filmlerde genellikle kahramların kafasına düşmesi sonucu komik şekillerde karşımıza çıkar. eğlencelidir.

# bizde vardı bir tane, babam almanya'dan getirmişti. bir gecekondu evinin yoksul dekoruna hiç uymayan bir nesne olduğu için tek başına kaldığı duvarda şaşkın şaşkın bizi süzerdi. başka bir gezegenden gelmiş gibiydi, içinde başka bir dünya taşıyormuş gibi. öyle merak ederdik ki kardeşlerimle ben, bu onun sonunu getirdi. defalarca istila ettik dünyasını, girilmedik yerini bırakmadık. sonunda pes etti, küstü bize, bir daha ötmeme kararı aldı. bir de tablo vardı, orta avrupa'da bir orman. önde bir geyik, böyle kocaman boynuzları var, açık kalmış ağzından buharlar çıkıyor. karşıdaki sisli dağlara ne zaman baksam başka bir şey görürdüm, çizgileri o kadar yumuşaktı ki bir tür illüzyon yaratırdı her bakıldığında. o da gösterişli bir şeydi, ama galiba onun da canına okuduk. şimdi nerededir o geyik, ne yapıyordur bilemem. hem ne işleri vardı ait olmadıkları bir evde, duvardaki tavus kuşlu halı neyimize yetmiyordu bizim, yerdeki ince kilim, abilerimle boylarımızın uzunluğunu ölçtüğümüz sıra sıra çizgilerle dolu mavi kapı... sabahları gürül gürül yanan soba, elinde gazete kağıdına sarılı peynirle üşüyerek içeri giren annem, radyo oyunları, babamın dinlediği türküler, bahçedeki erik ağacı.

# GUGUK KUSU TIYATROSU
                            https://www.youtube.com/watch?v=FY5oKtpXT50

# GUGUK KUSU FILMI


                              https://www.youtube.com/watch?v=q15tOU4vTYA


# CIZGI FILM
                                        Esrarengiz Kasaba: Soos'la Tamir Et - Guguklu Saat

# GUGUKLU SAAT SESI
https://www.youtube.com/watch?v=AZBjqLrZFgs

# SEVDALUK DIZISI....GUGUKLU SAAT BOLUMU



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder