11 Şubat 2013 Pazartesi

# TAVAN ARASINDA UNUTULAN CAM VE PORSELEN ESYALAR ...


    PORSELENIN TARIHCESI

     Porselenin Cin'de dogan bir malzeme oldugu dusunulmektedir.Porselen benzeri ilk uretimlerin M.O 1600' lu yillarda Shang Hanedani  doneminde yapildigi, M.O 200-100 yillari arasinda Dogu Han Hanedani  doneminde yuksek sicaklikta firinlanan seramiklerin bulundugu bilinmektedir.Ancak uygun bilesenlerin bir araya getirilerek yuksek sicakliklarda  firinlanmasi teknigi yuzyillar icerisinde gelistirilerek bugunku anlamiyla ilk porselen uretimi 7.yuzyilda ,Tang Hanedani zamaninda gerceklesmistir. Daha sonra, Song Hanedani doneminde  (960-1289)  Cin Imparatorlari kraliyet fabrikalari kurdurarak saraylari icin porselen uretimi yaptirmislardir.1300'lere kadar Cin'deki porselen uretiminin buyuk bir kismi bu fabrikalarin bulundugu Jingdezhen sehrinde yapilmistir.

                                                                                   
    Yuzyillar boyunca en guzel porselenler Cin'de  uretilmistir. Bugun  de Ming Hanedanligi (1368- 1644) ve Qing Hanedanligi (1644-1912) doneminden uretilen porselen vazolar,kaseler,canaklar pek
cok kolleksiyoncu icin porselen sanatinin artistik zirvesi olarak kabul edilir. Bu donemde cok meshur mavi-beyaz sir alti dekarasyonlu muhtesem porselenler gorulur.Sir ustune yapilan cok renkli mine dekarasyonu da bu donemde kullanilan bir baska susleme teknigidir. Qing doneminde ise, Avrupa ya ihracatin artmasiyla,cok renkli ve degisik susleme kaliplariyla dekore edilmis,cogu damgasiz ihracat porselenleri uretilmistir.




 
    1500' lerde porselenin sirri Kore ve Japonya'ya ulasir ve 1600 lerde beyaz zemin uzerinde basit      suslemeler yer alan, Kakiemon denilen ilk Japon porseleni uretilir. Daha ileri tarihlerde  ise Imari ya   da Arita  denen,koyu mavi ve kirmizi agirlikli renklerde suslenen unlu                                      porselenler  uretilir. Avrupa'ya porselen 1100'ler de, Uzak Dogu'dan cogunlukla iplik ve baharat  getiren tuccarlar tarafindan getirilmistir. Ancak o kadar nadir ve pahalidir ki ancak cok varlikli   insanlar bu degerli objelere sahip olabilirler .



     1600'ler de  Cin ile Avrupa arasindaki ticaretin gelismesi ile porselen,halk arasinda alinabilir bir obje haline donusur.Bu donemde cay,kahve ve sicak cukulata icme aliskanliginin yayilmasiyla  porselen fincan takimlarina cok yogun talep olusur.Bu talep uzerine harekete gecen Avrupali yatirimcilar sert porselen uretimi denemeleri yaparlar ancakbu denemeler cok uzun bir sure basarisizlikla sonuclanir. Ancak,bu denemelerin bazilarinda yumusak porselen kesfedilir ve ilk yumusak porselen uretimi yapan fabrika 1575 yilinda Italya'da Floransa'da kurulur.

     1700'lere gelindiginde ise porselen Avrupa'nin bir cok yerinde uretilir ve Cin porselenleriyle rekabet edebilir hale gelir. Ingiltere, Fransa, Italya ve Almanya baslica porselen uretimi yapan
ulkelerdir.                                                                                          

bilgiler http://porselentamiri.com/?page_id=95  dan alintidir.




. Porselen sözcüğü, etimolojik açıdan Ortaçağ İtalyancasındaki porcellana’dan gelir. Kabuğundan sedef elde edilen, parlak beyaz deniz kabuklusuna İtalyanlar, bu midyenin şeklini dişi domuz yavrusunun cinsel organına benzettikleri için Porcella demişlerdir {{Latincede “küçük dişi domuz; kadınlık organı” manasındadır}}. Porselen'e de aynı ismin verilmesinin nedeni, onun olsa olsa sedeften imal edilmiş olabileceğini sanmalarındandır. Kelime bize Fransızca porcelaine sözcüğünden geçmiştir.       

 

CAMIN   TARIHI GELISIMI   

Bronz Çağ

Cam yapımı, büyük olasılıkla M.Ö 3. bin sonlarına doğru Bronz Çağ'da keşfedilmiştir. Arkeolojik kanıtlar, bu keşfin Mezopotamya'da meydana gelmiş olduğunu ortaya koymaktadır. Bu keşif, hiç şüphesiz, yöre boncuklarında, duvar fayanslarında, seramiklerde ve diğer nesnelerde kullanılmış cam gibi sır üretimi sonucunda ortaya çıkmıştır. Bu en erken dönemde cam, yarı değerli ve değerli taşlara alternatif olarak üretilmiştir. Bu nedenle, hemen hemen tüm erken dönem camları şaffaf değildir ve oldukça parlak renklerde üretilmişleridir. Cam her ne kadar bu dönemde silindir mühür, çubuk, bazı küçük objelerin üretiminde ve kakma olarak kullanılmışsa da, en çok boncuk üretiminde kullanılmıştır. Tüm erken dönem boyunca, cam soğukken işlenmiş ve taşçılar tarafından kullanılan tekniklerle kesilmiştir. 



Camdan yapılmış kaplara ilk olarak MÖ 16. yüzyıl sonlarına doğru rastlanılır. Her ne kadar, tarihlendirilebilir en erken örnek bugünkü Türkiye - Suriye sınırı yakınlarındaki Amik Ovasında yer alan Atchana (antik Alalakh) yerleşiminde bulunmuşsa da, buluntuların dağılımı en erken cam kapların kuzey Mezopotamya'da Mitanni Krallığı sınırları içerisinde üretilmiş olduğunu ortaya koymaktadır. Bu kapların hemen hemen hepsi aynı şekilde iç kalıplama yöntemiyle küçük şişe, bardak ve kadeh olarak üretilmiştir. Camın sıcakken işlenmesini gerektiren kap üretimi, cam teknelojisi için oldukça önemli bir aşamadır. Kaplar arasındaki yakın benzerlikler, bunların olasılıkla birbiriyle yakın temas halinde bulunan birkaç merkezde üretilmiş olduğunu ortaya koymaktadır. Atölyeler çoğunlukla büyük yerleşim merkezlerinde veya cam üreticilerini himaye eden hükümdarların veya dini liderlerin yaşadığı merkezlerde kurulmuşlardır. MÖ 16. yüzyıl sonları ile, 14. yüzyıl arasında üretilmiş kapların biçimleri arasında oldukça az değişiklik vardır. Bu durum camın Geç Bronz Çağ toplumunda oynadığı dini ve geleneksel rolün bir göstergesi olarak ele alınabilir. İç kalıplama yöntemiyle üretilmiş ilk kaplardan çok kısa bir süre sonra, cam üreticileri mozaik camdan bardak, kase ve plaka üretmek üzere ayrı bir kalıplama yöntemi geliştirmişlerdir.
 
    



İç kalıplama yönteminde olduğu gibi, mozaik kalıplama yöntemi de Kuzey Mezopotamya'nın Hurrilerle ilişkili bölgelerinde kullanılmıştır. Cam kaplara ek olarak boncuk, mühür, sallantılı süs eşyaları, mücevher, mobilya kakması ve hatta küçük figürinlerin olmak üzere birçok değişek nesne üretilmiştir.

Mezopotamya'da üretilmiş cam eserler ve yapım teknikleri, çok kısa bir süre içerisinde Geç Bronz Çağ medeniyetini oluşturan diğer merkezlere ihraç edimiştir. Bu merkezler içinde en önemlisi Mısır'dır. Her ne kadar Mısır cam endüstrisini faaliyete geçiren ilk güç dışarıdan gelmişse de, yerli zanaatkârlar kısa bir süre içerisinde kendilerine özgü cam eşya tiplerini geliştrimişlerdir. Bu endüstri tam olgunluğa MÖ 14. yüzyılın ilk yarısında firavun III. Amenhotep'in himayesinde erişmiştir. Bu döneme ait arkeolojik bulgular geniş ölçekli bir üretime, yüksek bir teknolojiye ve yerleşik atölyelere sahip olduğunu göstermektedir. Mısırlılar ağır ve korkusuz bir madde olarak camın doğal özelliklerinin tamamen farkındaydılar. Bu nedenle çoğunlukla yassı şişeler, sürahiler, amphoriskoslar, kavanozlar ve rastık koymaya yarayan tüpler gibi küçük ve kapalı kaplar ürtemişlerdir. Tüm bu kaplarda, Mısır'ın seramik, fayans ve sert çömlek kaplarının geleneksel formları örnek alınmıştır. Bu kaplar kokulu yağların, vücut merhemlerinin ve kıymetli tütsülerin korunması amacıyla kullanıldığı gibi, kozmetik ve ilaç muhafazası gibi gündelik amaçlarla da kullanılmışlardır. Mısır cam endüstrisi kaplara ek olarak, mobilya, cenaze eşyaları, kutsal yerler ve büyük mimari birimlerin dekorasyonu amacıyla, çoğunlukla opak renklerde olmak üzere kakmalar ve çeşitli cam nesneler üretmiştir.

Geç Bronz Çağ boyunca Doğu Akdeniz'in diğer bölgelerinde gerçekleştirilmiş olan cam eşya üretimiyle ilgili kanıtlardan henüz kesin bir sonuç çıkarılamamıştır. Suriyeliler ve Kıbrıslılar, Mısır'da üretilmiş olan eşya tiplerine çok benzeyen eşyalar üretmemiş olsalar bile, ham camın üretiminde ve külçe cam ve bitirilmiş eşya ticaretinde aktif bir rol oynadıkları tahmin edilmektedir.

Diğer taraftan Miken Döneminde Yunanlıların, başlıca ürünü kalıpta şekillendirilmiş aplikeler olan, yerli bir cam endüstrisine sapih oldukları kesindir.
   



Demir Çağ

MÖ 11. yüzyılda Akdeniz'in doğu ve Asya'nın batı bölgeleri karanlık bir dönemin etkisi altına girmiştir. Bu dönemde, ulaşılmış olan medeniyet seviyesinde ve refahda çok önemli bir düşüş gözlenmiştir. Bunun sonucu olarak ticarette gözlenen düşüş cam endüstrisini de oldukça etkilemiştir. Geç Bronz Çğ'ın önemli İmparatorluklarının yıkılmasından sonra, hem Mezopotamya'daki hem de Mısır'daki cam üretimlerinde uzun bir duraklama olmuştur. Elimizde Erken Demir Çağ'da cam üretimini kanıtlayan kesin kanıtlar bulunmamaktadır. Arkeolojik kayıtlardan tamamiyle silinmemiş olmakla birlikte, MÖ 12. ve 8. yüzyıllar arasında cama oldukça seyrek rastlanılmaktadır. Fakat bu hiçbir zaman camın bu dönemde bilinmediği anlamına gelmemektedir. Hem çivi yazısı ile yazılmış Orta Babil Dönemi tabletlerinde, hem de Asur Niniveh tabletlerinde konuyla ilgili bilgilere rastlanılmaktadır. Bu metinlerin, arkeolojik kayıtlarda gözlenen dört asırlık boşluğu doldurduğu varsayılmaktadır. MÖ 9. yüzyıl sonlarında tahrip edilmiş Hasunlu Kalesi'nde bulunan mozaik camdan yapılmış kırık bardakların da gösterdiği gibi, bu dönemde de cam eserler nesilden nesile intikal eden değerli eşyalar olarak saklanmışlardır.


Cam üretiminin yeniden ortaya çıkmasıyla birlikte, birçok değişik formda, değişik amaçlar için ve değişik tekniklerle üretilmiş cam eser ortaya çıkmıştır. Bununla beraber günümüzde Mezopotamya'da veya Batı Asya'nın diğer bölgelerinde kurulmuş cam atölyelerinin varlığını ortaya koyan çok az delil vardır. Nimrud Sarayının kuzeybatısında türkuvaz renkli, opak ve segmental (tepesi düz, tabanı dışbüaaa olan yuvarlak külçe) bir cam külçesi bulunmuş ve MÖ 7. yüzyıla tarihlendirilmiştir. Fakat, yine Nimrud'da bulunmuş kırmızı, opak cam parçaları büyük olasılıkla Akamenid Dönem'den daha öncesine ait degildir.









Camın ilk defa büyük ölçekte kullanılması Fenike'de MÖ 1. binde fildişinden yapılmış eşyalar üzerinde gerçekleştirilmiştir. Cam, fildişi üzerine kakma yöntemiyle işlenmiş ve dekoratif amaçlarla kullanılmış çeşitli figürlerin ve çiçek desenlerinin detaylarını vurgulayabilmek ve fildişine çok renkli bir görünüm vermek amacıyla kullanılmıştır. MÖ 8. yüzyılın ilk yarısına tarihlendirilmiş olup bu camlar, hem tek renkli, hem de mozaik cam kakmalardan oluşmaktadırlar. Fildişleri üzerine işlenmiş tek renk cam kakmaların fildişi ustaları tarafından mozaik camların ise belli bir beceri ve eğitim gerektirdiği için cam ustaları tarafından üretilmiş oldukları önerilmiştir. Ancak, tek renkli cam kakmalar ile mozaik cam kakmaların Fenikeli ustalarca yöresel imkanlarla mı, yoksa hammadde veya işlenmiş olarak dışarıdan ithal edilmiş camdan mı yapıldıkları henüz kesinlik kazanmamıştır.



Camın fildişi üzerinden kakma olarak kullanılmasından kısa bir süre sonra, cam kapların tekrar üretilmeye başlandığı görülmektedir. Bu yeniden başlama, Mezopotamya'da Geç Bronz Çağ boyunca kullanılmış olan iç kalıplama yönteminin tekrar canlanmasıyla MÖ 8. yüzyılın ikinci yarısında meydana gelmiştir. İç kalıplama yöntemiyle biçimlendirilmiş olan kapların, aşağıda anlatılacak olan kalıplama yöntemiyle ve kesilerek biçimlendirilmiş kaplar değerli olmadığı, bunlara krallığa ait yerleşim birimleriyle ilgili mekanlardan çok, özel mezarlarda rastlanılmasından anlaşılmaktadır. Bu kaplar MÖ 7. yüzyılda İran'a ihraç edilmişlerdir. Susa'da yerel Geç Elam endüstrisi tarafından üretilmiş olan sayısız kap ise, Mezopotamya'da üretilmiş olan kapların gerçek birer kopyasıdır.
İç kalıplama yöntemiyle üretilmiş diğer kaplar ise, Urartu yerleşim birimi Karmir Blur'da ve Suriye ve Filistin'de bulunmuşlardır. İç kalıplama yöntemiyle üretilmiş önemli miktarda alabastronlar ise Rodos'da bulunmuştur. Bu kapların Mezopotamya'da üretilip, daha sonra Rodos'a ihraç edilmiş olmaları mümkün olduğu gibi, Rodos'a göç etmiş Mezopotamyalı ustalar tarafından üretilmiş olmaları da olasıdır. Fakat, her durumda Rodos MÖ 6. yüzyıl ortalarında iç kalıplama yöntemiyle cam kaplar üreten önemli bir merkez haline gelmiştir. Daha sonra bu zanaat Akdeniz ve Karadeniz bölgelerine büyük olasılıkla buradan yayılmıştır.

 UFLEME CAM NASIL YAPILIR 


CAM NAZAR BONCUGU YAPIMI




8 Şubat 2013 Cuma

# COCUKLUGUMDAKI EN SEVDIGIM SEYLERDEN BIR TANESI ;) MUZIK KUTUSU ...


# MUZIK KUTUSUNUN TARIHCESI

      İlk kez 18. yüzyılda yapılan müzik kutusu, gramofon bulunana kadar yaygın olarak kullanılan bir ev çalgısıydı. Müzik kutuları o zamanlarda kullanılan enfiye kutularına benzeyen, kare ya da dikdörtgen biçimli küçük kutular biçimindeydi ve bazen müzikli enfiye kutusu olarak adlandırılırdı.
Kutunun içindeki küçük düzenek en basit biçimiyle, bir yay, yayın döndürdüğü bir silindir ve her dişi farklı bir notada ses veren bir metal taraktan oluşur. Kurulmuş olan yay boşalırken, dişli çarklardan oluşan bir düzenek yardımıyla silindiri döndürür; dönen silindirin üzerindeki ince çıkıntıların metal tarağın dişlerine çarpmasıyla çıkan sesler belirli bir melodi oluşturur. Müzik kutusu hangi melodiyi çalacak biçimde yapılmışsa yalnızca o melodiyi çalabilir. Genellikle, kutu kapalıyken yay boşalmayacak biçimde yapıldığı için kapağı açılınca çalmaya başlar. Bazı büyük müzik kutularında çan çalan bir düzenek de vardır.

     Benzer biçimde çalışan aygıtlar 18. yüzyılda bestecilerin ilgisini çekmiş; Franz Joseph Haydn ve Wolfgang Amadeus Mozart, böyle bir düzenekle çalışan küçük bir org için parçalar bestelemiştir. Saat başlarında melodiler çalan saatler ve kol saatleri de yapilmistir.
                                                                                                                      nuveforum.net den alintidir.









# MUZIK KUTUSU IMALATCISI GUEZISSAZ AILESININ HIKAYESI

 http://translate.google.com.tr/translate?hl=tr&sl=en&tl=tr&u=http%3A%2F%2Fwww.gueissaz.com%2Fhistory_of_music_boxes%2Fmusic_box_history.htm&anno=2








 2 MUZIK KUTUSU MELODISI DINLEYELIM MI?

http://www.youtube.com/watch?v=HJ66gIiUyC8&list=PLAA2CB957D17F0DA5
http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=tVUe_rjS9Vc






   


# EKSI SOZLUKTE MUZIK KUTUSU ILE ILGILI YORUMLAR

1- Hala kurmalı olanlarının sesini duyunca hüzünlendiğim, bir aralar koleksiyonunu yapacak kadar çok sevdiğim, ayrıca iyi bir hediye olduğunu düşünüp bir çok kez hediye ettiğim nostaljik müzik(hüzün)çalarlar..

2- Eski kartallarin sevgiliye romantik hediye olarak aldiklari $ey.

3- Genellikle filmlerde, ölmüş olan kişinin ardından bıraktığı eşyalar arasındadır. Kişinin yakını müzik kutusunu bulup açtığında içini hüzün kaplar. Bu kadar güzel bir şeyin hep hüzünü çağrıştırması tuhaftır. Filmlerde konu olan ahşap versiyonlarını bulmak, deveye hendek atlatmaktan zordur.

4-.Zamaninda Mozart, Haydn gibi unlu besteciler sadece bu makinaya ozel ufacik besteler yapmislardir.

5- Fiko'nun Deniz'e aldigi bir muzik kutusu vardir. Ne zaman dusunsem icim parcalanir, askin ve ozlemin muhtesem bir ifadesidir benim icin. Birini muzik kutusu alabilecek kadar sevebilmek ister, sevgililerimi layik goremem.

6- Yetmislerin korku filmlerinde filmin sonunda zoom yapilan kutu. Cesitli sebeplerle dunyadan tam olarak gocememis ruhlar ,hayaletler, hortlaklar ki bunlar genellikle uvey baba tarafindan punduna getirilip oldurulmustur. Problemli  olduklari kisilerden intikam alip huzura erer, evler yanar kul olur, bi bu kutu sapasaglam kalir. Boyle birden bire acilip calmaya baslar, icinde de illa bi balerin.. ve fade out. o yasta oyle filmler seyredip uyu sonra uyuyabilirsen.

7- Bir zamanlar bunların kalp şeklinde olanlarını sevdiği kıza hediye eden adamlar vardı. üstelik çoğunda love story çalardı tıngır mıngır.






8- Ne olursa olsun, belli bir senaryoya göre oynuyoruz yaşam denilen bu oyunu  ve ne yazık ki, senaryoda ana kahramanlar olaylar, bizler ise sadece figuranlarız.
Masamın üzerinde Olaf'ın hediye ettiği telefon şeklinde bir müzik kutusu var, alttaki kurgusu kurulduğu zaman herhangi bir şarkıdan belli bir temayı metalik seslerle sürekli olarak yineliyor. Bu müzik kutuları bana hep hüzünlü gelmiştir.Kurarsınız, ilk başta çok hızlı çalmaya başlar, sonra kurgunun sonuna geldikçe giderek yavaşlar, tonlamalar ağırlaşır ve müzikteki tema bitmeden herhangi bir notada şarkı durur. Sonra parmağınızla ittiğinizde yeniden canlanmışçasına iki üç nota daha tınlar ve yine durur. Yaşamım da bir müzik kutusu gibi, kurgusu bitti, kimi zaman birileri iteliyor, bir iki nota daha çalabiliyorum, sonra yine duruyorum. taa ki bir başkası çarpıp yeniden bir iki notalık devinim kazandırana kadar. * *

 9- Kurduktan sonra zaman durur, huzurlu ve hüzünlü bir gülümseyle baş başa kalınır.

10- Birgün babam elinde bunlardan biriyle gelmişti, evlilik yıldönümü sebebiyle anneme almış... Babam pek bilmezdi böyle şeyleri  ama annemi çok sevdiği kesindi. yolda yürürken annem beğenmiş, babam da unutmamış ve almış bir zaman sonra.
 O zamanın parasıyla da iyi paraydı. hem yüzük koymak için çekmeceleri, kolye asmak için kapılı geniş bir kısmı vardı.Simdilerde eve gittiğimde hala kurar dinlerim kimin olduğunu bilmediğim parçayı... Içimi mutlulukla karışık bir hüzün kaplar, o müzik kutusu belki de babamın aldığı tek hediyeydi anneme. Kendimi bildim bileli maaş hesabı yapardı canım babam. şimdi o günlerden ne kadar uzak olduğumu hissettim....Eskiden yolda yürürken koparılıp verilen bir begonvile bir papatyaya tav olurken, şimdilerde maddi kıymeti olan şeylere önem vermeye, isteğim olmayınca surat asmaya, her tür özel  gün için hediye beklemeye, hatta beklemeden devamlı dile getirmeye başladım. Ne oldu ne zaman oldu bilemiyorum ama asıl  özel günün sevgiliyle geçirilen huzurlu güzel bir an olduğunu unutmuşum. Aklıma düştü dün gece müzik kutusu, iyi de oldu, unuttuklarımı hatırlattı... Sadece müzik kutusunu kurup dinleyerek mutlu olduğum günleri.

11-Tam olarak bir kutu muzik. 
Sanki muzik toplanmis, kutuya sigmasi icin fazlaliklari atilmis, en duru haliyle de kutulanmis.

12- Super baba'da Deniz'in muzik kutusunu dinleyisinin hafizamda biraktigi yerden midir bilmiyorum ama kapagini actigimda buyulenecekmis hissini uyandiran sihirli nesnelerdir benim icin. Bir kiza verilebilecek en guzel hediyelerden biridir kanimca.

13. Kurduktan sonra calmaya basladigi an sanki dunyanin butun eserleri icine giriyor ve hep beraber caliyor da ben dinliyormusum duygusu veren kutu. s=Siz hic dinlediginiz bir muzik kutusunun melodisinin kotu oldugunu duydunuz mu? 
Ayrica, bebeklerin uyumasi icin calanlar bile bana huzunlu geliyor... acaba psikolojik bir sey mi bu bilemiyorum. Ama guzel.

14- Zaman da yolculuga imkan veren,mesela uykulu bir cocukluga goturen gonul kutusu.






15- Küçüklüğümden beri otun bokun içini açan biriyim, hatta çok iyi hatırlıyorum babamın 3 ay yalvarma sonunda aldığı takla atabilen garip bi arabanın daha ilk gün sonunda içini açtım diye okkalı bi dayak yemiştim. Sonra da pek bi şey almadı zaten, annem baktı genelde o işlere...gerçi benim de işime geldi,anneye hesap vermek daha kolay. Cünkü illa açıcam, çünkü bi süre sonra içini  ve şundan da eminim o arabanın nası takla attığını anlamak oynamaktan daha fazla haz vermişti bana. 
Neyse bi gün babam bi müzik kutusu getirdi, birinci sınıfta falanım... ona benzer bi şey görmemişim hayatımda. Aldı gösteriyo ablamla bana... kapağını açtı müzik çalıyo. kapatıyo susuyo, aldım elime, ilk altına baktım pil var mı diye pil mil yok. Anlamadım nasıl çalışıyo, orda anladı herif ne istediğimi, bi bakış attı şöyle. anladık yani açılmicak o.
 Kaç yıl boyunca dinledim, ezberledim notaları resmen, hor da kullandım. kırılmadı amk şeyi... nasıl sağlamsa artık.
En sonunda doğum günümde arkadaşın biri almıştı da millet gidince hemen içini açmıştım. 
Içinde şu var:  http://upload.wikimedia.org/...music_box_elements.jpg 3 numaralı tarak gibi olan metal her dişten farklı notalar çıkartıyor... yanındaki yuvarlak çark da dönerek üzerindeki ufak çıkıntılarla dişlere vuruyor. döndükçe de sıralı notalar çıkıyor.
Bilmiyorum o kadar merakla beklediğimden mi yoksa çalışma prensibinin sade ve mükemmel oluşundan mı ama hayatımda öğrendiğim en güzel şeydi nasıl çalıştığı.

16- Küçücük kutunun içinde size çok şey sunmuyo mu? şimdiye kadar hep kurmalı müzik kutuları görmüştüm bugün ilk defa çevirmeliyi denedim ve elimden bırakamadım. http://www.youtube.com/...ovkjoozfzoa&feature=related gibiii. dışı kedili 
kutuluydu ama.

17- Müziğin çeşitli figür ve desenlerle tasviridir bazen.
       Atlı karıncayla tasviridir favorim. 
Pembe beyaz şeker rengi bir hikayeyle geldi bana, bir eski yıl gecesi ya da yeni yıl sabahında beklenmedik bir biçimde düşüverdi kucağıma.
çevirdim,atlar döndü saatlerce, ardından dünya... dünya döner dört bir yana, aşk döner.,hayat döner.
hevesli melodiler.
ve bir gün artık o kadar hevesli gelmez sesi. atlar yorgun, renkler solgun, gözler yaşla dolu.
biter o tatlı hikaye. soğuk bir kış gecesinde.
biter o şeker pembesi rüya.
ve kışın bahara kavuşmaya yeltendiği aylardan birinde, doğum gününüzü şereflendirmek için bir yenisi gelir.
bambaşka bi hikaye, başka renkler. tasvir aynı.
kırmızının tutkusunda, yeşilin heyecanında döner bu kez. biraz hüzünlü döner ama döner.
pembe beyaz masum hikayenin, emekliliğe ayrılmak zamanıdır artık. bir kutuya kaldırılır. el değmesin diye dolap üstlerine saklanır.
ve sebepsiz bir çınlama duyulur, bir gece, yatağında uzanırken.
tanıdık bir melodi.
ne dokunan var ne elleyen ne kurcalayan. ama o hikaye susmaz bir türlü.
hep kalır. hep kaldı. aylar sonra bile 'ben buradayım' diyor.
varlığını anımsatıyor.
anıları. sesleri. yüzleri. onu. aşkı en çok da.
o yüzden müzik kutusu dediğin şey biraz lanetlidir...

18- Tıpkı kar küresi, rüzgar gülü ve kum saati gibi, tuhaf bir büyüsü bulunan ve sürekli yenilerini bulup saklama isteği uyandıran nesne... kim bilir ne zaman ve kim bilir kimin uydurduğu güzel bir detay, hayata dair.



19- Içinden anlamlı bir şarkı çıkarsa dünyanın en tatlı hediyelerinden birine dönüşebilir

20- Bu çok ağır bir şey ancak siz göremiyorsunuz, ben görüyorum... ben bunun kırılmışına rastladım. kurmalı. kapağının iç tarafı aynalı. üzerinde küçük bir balerin var, dönüyor. kırık fakat çalışıyor. aynası çatlak, kapağı kırık dökük.
bayağı eski. müzik aynı müzik. 
böyle bir şey düpedüz insanın yüreğine oturuyor.

21- Kalinka çalanları var bunun,geçen hızlandırayım derken kolunu kırdım.

22.(bkz: reuge)
1.Mekanik müzik kutuları üreten şirket, ürünleri oldukça şık ve pahalı.
2.Berlin'deki showroom'unu gezme şerefine nail oldum. şerefine diyorum çünkü bir hediyelik dükkanının üst katında yer alan bu showroom'a bir çalışanın refakatinde girmeniz gerekiyor.
Ama üst kata çıkınca da neden böyle bir protokol olduğunu hemen anlıyorsunuz. fiyatları 10 bin ila 50 bin euro arasında değişen bu şaheserlere sadece müzik kutusu demek ağır küfür sayılır. ahşap işçiliğini, üzerilerinde bulunan detayları, cam bölmelerinden görünen teknik aksamlarındaki inceliği görünce, araba fiyatına müzik kutusu mu olur sorusunun cevabını hemen almış bulunuyorsunuz.

23- Iş arkadaşım bana bugün bunun fransız kankan dansı melodisini çalanından alıp getirmiş. şu dost kitabevinde satılanlardan, minik bir kutu formatında ve minik de bir kolu var... üstünde de haşin bakışlı bir kara kedi illüstrasyonu var; küçücük şey çok eğlendirdi beni, adını da hınzır koydum. Odam da insanlar ciddi ciddi bişeyler konuşurken gizli gizli çevirip çalıyorum melodiyi... heheheh kovulma sürecime bir adım daha yaklaştım sayesinde.

24- Ciçekten sonra en etkili kadın sevindirme ve kandırma aracı.
Once kutuyu sonra dünyaları kurun...






CAILLOU'NUN MUZIK KUTUSU CIZGI FILMI :)
http://www.cizgifilm.in/caillou-kayu-izle/muzik-kutusu.html






# MUZIK KUTUSU  SINEMA FILMI





FILMIN KONUSU


Basarılı bir kadın avukatin , ikinci dunya savaşından sonra Macaristan'dan ABD'ye göç eden babasının, savaş sırasında
ülkesinden nazilerle birlikte işlediği suçlardan dolayı sınır dışı edilmesi durumu ortaya çıkınca, babasının suçsuzluğuna
inanarak  savunmasını üstlenmesi ile gelişen olaylar ve sürprizler...

FILMIN FRAGMANI
http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=tVUe_rjS9Vc
OYUNCULAR    :          Jessica Lange-----------Ann Talbot
                                       Armin Mueller-Stahl-----Mike Laszlo
                                       Frederic Forrest--------Jack Burke
                                       Donald Moffat-----------Harry Talbot
YONETMEN       :         Costa-Gavras
ÜLKE                   :         ABD
TUR                      :         Dram | Gerilim
VIZYON TARIHI :         1989---01 Aralık 1990 (Türkiye)
SENARYO           :         Joe Eszterhas
MUZIK                 :         Philippe Sarde
ÇEKIM YERI       :         Budapeste- MACARISTAN



# MUZIK KUTUSU ILE ILGILI MUZIKLER






MARIAH CAREY-MUSIC BOX                            
http://www.youtube.com/watch?v=QWbJWq_2ogM





EMINEM-MUSIC BOX LYRICS
http://www.youtube.com/watch?v=qctZ3Q5J62M







FRANK MILLS-MUSIC BOX DANCER
http://www.youtube.com/watch?v=2N_tmH6y7ng



   

THIRICE - MUSIC BOX
http://www.youtube.com/watch?v=9eBA7fWS8Yw