PORSELENIN TARIHCESI
Porselenin Cin'de dogan bir malzeme oldugu dusunulmektedir.Porselen benzeri ilk uretimlerin M.O 1600' lu yillarda Shang Hanedani doneminde yapildigi, M.O 200-100 yillari arasinda Dogu Han Hanedani doneminde yuksek sicaklikta firinlanan seramiklerin bulundugu bilinmektedir.Ancak uygun bilesenlerin bir araya getirilerek yuksek sicakliklarda firinlanmasi teknigi yuzyillar icerisinde gelistirilerek bugunku anlamiyla ilk porselen uretimi 7.yuzyilda ,Tang Hanedani zamaninda gerceklesmistir. Daha sonra, Song Hanedani doneminde (960-1289) Cin Imparatorlari kraliyet fabrikalari kurdurarak saraylari icin porselen uretimi yaptirmislardir.1300'lere kadar Cin'deki porselen uretiminin buyuk bir kismi bu fabrikalarin bulundugu Jingdezhen sehrinde yapilmistir.
Yuzyillar boyunca en guzel porselenler Cin'de uretilmistir. Bugun de Ming Hanedanligi (1368- 1644) ve Qing Hanedanligi (1644-1912) doneminden uretilen porselen vazolar,kaseler,canaklar pek
cok kolleksiyoncu icin porselen sanatinin artistik zirvesi olarak kabul edilir. Bu donemde cok meshur mavi-beyaz sir alti dekarasyonlu muhtesem porselenler gorulur.Sir ustune yapilan cok renkli mine dekarasyonu da bu donemde kullanilan bir baska susleme teknigidir. Qing doneminde ise, Avrupa ya ihracatin artmasiyla,cok renkli ve degisik susleme kaliplariyla dekore edilmis,cogu damgasiz ihracat porselenleri uretilmistir.
1500' lerde porselenin sirri Kore ve Japonya'ya ulasir ve 1600 lerde beyaz zemin uzerinde basit suslemeler yer alan, Kakiemon denilen ilk Japon porseleni uretilir. Daha ileri tarihlerde ise Imari ya da Arita denen,koyu mavi ve kirmizi agirlikli renklerde suslenen unlu porselenler uretilir. Avrupa'ya porselen 1100'ler de, Uzak Dogu'dan cogunlukla iplik ve baharat getiren tuccarlar tarafindan getirilmistir. Ancak o kadar nadir ve pahalidir ki ancak cok varlikli insanlar bu degerli objelere sahip olabilirler .
1600'ler de Cin ile Avrupa arasindaki ticaretin gelismesi ile porselen,halk arasinda alinabilir bir obje haline donusur.Bu donemde cay,kahve ve sicak cukulata icme aliskanliginin yayilmasiyla porselen fincan takimlarina cok yogun talep olusur.Bu talep uzerine harekete gecen Avrupali yatirimcilar sert porselen uretimi denemeleri yaparlar ancakbu denemeler cok uzun bir sure basarisizlikla sonuclanir. Ancak,bu denemelerin bazilarinda yumusak porselen kesfedilir ve ilk yumusak porselen uretimi yapan fabrika 1575 yilinda Italya'da Floransa'da kurulur.
1700'lere gelindiginde ise porselen Avrupa'nin bir cok yerinde uretilir ve Cin porselenleriyle rekabet edebilir hale gelir. Ingiltere, Fransa, Italya ve Almanya baslica porselen uretimi yapan
ulkelerdir.
bilgiler http://porselentamiri.com/?page_id=95 dan alintidir.
. Porselen sözcüğü, etimolojik açıdan Ortaçağ İtalyancasındaki porcellana’dan gelir. Kabuğundan sedef elde edilen, parlak beyaz deniz kabuklusuna İtalyanlar, bu midyenin şeklini dişi domuz yavrusunun cinsel organına benzettikleri için Porcella demişlerdir {{Latincede “küçük dişi domuz; kadınlık organı” manasındadır}}. Porselen'e de aynı ismin verilmesinin nedeni, onun olsa olsa sedeften imal edilmiş olabileceğini sanmalarındandır. Kelime bize Fransızca porcelaine sözcüğünden geçmiştir.
CAMIN TARIHI GELISIMI
Bronz Çağ
Cam yapımı, büyük olasılıkla M.Ö 3. bin sonlarına doğru Bronz Çağ'da keşfedilmiştir. Arkeolojik kanıtlar, bu keşfin Mezopotamya'da meydana gelmiş olduğunu ortaya koymaktadır. Bu keşif, hiç şüphesiz, yöre boncuklarında, duvar fayanslarında, seramiklerde ve diğer nesnelerde kullanılmış cam gibi sır üretimi sonucunda ortaya çıkmıştır. Bu en erken dönemde cam, yarı değerli ve değerli taşlara alternatif olarak üretilmiştir. Bu nedenle, hemen hemen tüm erken dönem camları şaffaf değildir ve oldukça parlak renklerde üretilmişleridir. Cam her ne kadar bu dönemde silindir mühür, çubuk, bazı küçük objelerin üretiminde ve kakma olarak kullanılmışsa da, en çok boncuk üretiminde kullanılmıştır. Tüm erken dönem boyunca, cam soğukken işlenmiş ve taşçılar tarafından kullanılan tekniklerle kesilmiştir.
Camdan yapılmış kaplara ilk olarak MÖ 16. yüzyıl sonlarına doğru rastlanılır. Her ne kadar, tarihlendirilebilir en erken örnek bugünkü Türkiye - Suriye sınırı yakınlarındaki Amik Ovasında yer alan Atchana (antik Alalakh) yerleşiminde bulunmuşsa da, buluntuların dağılımı en erken cam kapların kuzey Mezopotamya'da Mitanni Krallığı sınırları içerisinde üretilmiş olduğunu ortaya koymaktadır. Bu kapların hemen hemen hepsi aynı şekilde iç kalıplama yöntemiyle küçük şişe, bardak ve kadeh olarak üretilmiştir. Camın sıcakken işlenmesini gerektiren kap üretimi, cam teknelojisi için oldukça önemli bir aşamadır. Kaplar arasındaki yakın benzerlikler, bunların olasılıkla birbiriyle yakın temas halinde bulunan birkaç merkezde üretilmiş olduğunu ortaya koymaktadır. Atölyeler çoğunlukla büyük yerleşim merkezlerinde veya cam üreticilerini himaye eden hükümdarların veya dini liderlerin yaşadığı merkezlerde kurulmuşlardır. MÖ 16. yüzyıl sonları ile, 14. yüzyıl arasında üretilmiş kapların biçimleri arasında oldukça az değişiklik vardır. Bu durum camın Geç Bronz Çağ toplumunda oynadığı dini ve geleneksel rolün bir göstergesi olarak ele alınabilir. İç kalıplama yöntemiyle üretilmiş ilk kaplardan çok kısa bir süre sonra, cam üreticileri mozaik camdan bardak, kase ve plaka üretmek üzere ayrı bir kalıplama yöntemi geliştirmişlerdir.
İç kalıplama yönteminde olduğu gibi, mozaik kalıplama yöntemi de Kuzey Mezopotamya'nın Hurrilerle ilişkili bölgelerinde kullanılmıştır. Cam kaplara ek olarak boncuk, mühür, sallantılı süs eşyaları, mücevher, mobilya kakması ve hatta küçük figürinlerin olmak üzere birçok değişek nesne üretilmiştir.
Mezopotamya'da üretilmiş cam eserler ve yapım teknikleri, çok kısa bir süre içerisinde Geç Bronz Çağ medeniyetini oluşturan diğer merkezlere ihraç edimiştir. Bu merkezler içinde en önemlisi Mısır'dır. Her ne kadar Mısır cam endüstrisini faaliyete geçiren ilk güç dışarıdan gelmişse de, yerli zanaatkârlar kısa bir süre içerisinde kendilerine özgü cam eşya tiplerini geliştrimişlerdir. Bu endüstri tam olgunluğa MÖ 14. yüzyılın ilk yarısında firavun III. Amenhotep'in himayesinde erişmiştir. Bu döneme ait arkeolojik bulgular geniş ölçekli bir üretime, yüksek bir teknolojiye ve yerleşik atölyelere sahip olduğunu göstermektedir. Mısırlılar ağır ve korkusuz bir madde olarak camın doğal özelliklerinin tamamen farkındaydılar. Bu nedenle çoğunlukla yassı şişeler, sürahiler, amphoriskoslar, kavanozlar ve rastık koymaya yarayan tüpler gibi küçük ve kapalı kaplar ürtemişlerdir. Tüm bu kaplarda, Mısır'ın seramik, fayans ve sert çömlek kaplarının geleneksel formları örnek alınmıştır. Bu kaplar kokulu yağların, vücut merhemlerinin ve kıymetli tütsülerin korunması amacıyla kullanıldığı gibi, kozmetik ve ilaç muhafazası gibi gündelik amaçlarla da kullanılmışlardır. Mısır cam endüstrisi kaplara ek olarak, mobilya, cenaze eşyaları, kutsal yerler ve büyük mimari birimlerin dekorasyonu amacıyla, çoğunlukla opak renklerde olmak üzere kakmalar ve çeşitli cam nesneler üretmiştir.
Geç Bronz Çağ boyunca Doğu Akdeniz'in diğer bölgelerinde gerçekleştirilmiş olan cam eşya üretimiyle ilgili kanıtlardan henüz kesin bir sonuç çıkarılamamıştır. Suriyeliler ve Kıbrıslılar, Mısır'da üretilmiş olan eşya tiplerine çok benzeyen eşyalar üretmemiş olsalar bile, ham camın üretiminde ve külçe cam ve bitirilmiş eşya ticaretinde aktif bir rol oynadıkları tahmin edilmektedir.
Diğer taraftan Miken Döneminde Yunanlıların, başlıca ürünü kalıpta şekillendirilmiş aplikeler olan, yerli bir cam endüstrisine sapih oldukları kesindir.
Demir Çağ
MÖ 11. yüzyılda Akdeniz'in doğu ve Asya'nın batı bölgeleri karanlık bir dönemin etkisi altına girmiştir. Bu dönemde, ulaşılmış olan medeniyet seviyesinde ve refahda çok önemli bir düşüş gözlenmiştir. Bunun sonucu olarak ticarette gözlenen düşüş cam endüstrisini de oldukça etkilemiştir. Geç Bronz Çğ'ın önemli İmparatorluklarının yıkılmasından sonra, hem Mezopotamya'daki hem de Mısır'daki cam üretimlerinde uzun bir duraklama olmuştur. Elimizde Erken Demir Çağ'da cam üretimini kanıtlayan kesin kanıtlar bulunmamaktadır. Arkeolojik kayıtlardan tamamiyle silinmemiş olmakla birlikte, MÖ 12. ve 8. yüzyıllar arasında cama oldukça seyrek rastlanılmaktadır. Fakat bu hiçbir zaman camın bu dönemde bilinmediği anlamına gelmemektedir. Hem çivi yazısı ile yazılmış Orta Babil Dönemi tabletlerinde, hem de Asur Niniveh tabletlerinde konuyla ilgili bilgilere rastlanılmaktadır. Bu metinlerin, arkeolojik kayıtlarda gözlenen dört asırlık boşluğu doldurduğu varsayılmaktadır. MÖ 9. yüzyıl sonlarında tahrip edilmiş Hasunlu Kalesi'nde bulunan mozaik camdan yapılmış kırık bardakların da gösterdiği gibi, bu dönemde de cam eserler nesilden nesile intikal eden değerli eşyalar olarak saklanmışlardır.
Cam üretiminin yeniden ortaya çıkmasıyla birlikte, birçok değişik formda, değişik amaçlar için ve değişik tekniklerle üretilmiş cam eser ortaya çıkmıştır. Bununla beraber günümüzde Mezopotamya'da veya Batı Asya'nın diğer bölgelerinde kurulmuş cam atölyelerinin varlığını ortaya koyan çok az delil vardır. Nimrud Sarayının kuzeybatısında türkuvaz renkli, opak ve segmental (tepesi düz, tabanı dışbüaaa olan yuvarlak külçe) bir cam külçesi bulunmuş ve MÖ 7. yüzyıla tarihlendirilmiştir. Fakat, yine Nimrud'da bulunmuş kırmızı, opak cam parçaları büyük olasılıkla Akamenid Dönem'den daha öncesine ait degildir.
Camın ilk defa büyük ölçekte kullanılması Fenike'de MÖ 1. binde fildişinden yapılmış eşyalar üzerinde gerçekleştirilmiştir. Cam, fildişi üzerine kakma yöntemiyle işlenmiş ve dekoratif amaçlarla kullanılmış çeşitli figürlerin ve çiçek desenlerinin detaylarını vurgulayabilmek ve fildişine çok renkli bir görünüm vermek amacıyla kullanılmıştır. MÖ 8. yüzyılın ilk yarısına tarihlendirilmiş olup bu camlar, hem tek renkli, hem de mozaik cam kakmalardan oluşmaktadırlar. Fildişleri üzerine işlenmiş tek renk cam kakmaların fildişi ustaları tarafından mozaik camların ise belli bir beceri ve eğitim gerektirdiği için cam ustaları tarafından üretilmiş oldukları önerilmiştir. Ancak, tek renkli cam kakmalar ile mozaik cam kakmaların Fenikeli ustalarca yöresel imkanlarla mı, yoksa hammadde veya işlenmiş olarak dışarıdan ithal edilmiş camdan mı yapıldıkları henüz kesinlik kazanmamıştır.
İç kalıplama yöntemiyle üretilmiş diğer kaplar ise, Urartu yerleşim birimi Karmir Blur'da ve Suriye ve Filistin'de bulunmuşlardır. İç kalıplama yöntemiyle üretilmiş önemli miktarda alabastronlar ise Rodos'da bulunmuştur. Bu kapların Mezopotamya'da üretilip, daha sonra Rodos'a ihraç edilmiş olmaları mümkün olduğu gibi, Rodos'a göç etmiş Mezopotamyalı ustalar tarafından üretilmiş olmaları da olasıdır. Fakat, her durumda Rodos MÖ 6. yüzyıl ortalarında iç kalıplama yöntemiyle cam kaplar üreten önemli bir merkez haline gelmiştir. Daha sonra bu zanaat Akdeniz ve Karadeniz bölgelerine büyük olasılıkla buradan yayılmıştır.
UFLEME CAM NASIL YAPILIR
CAM NAZAR BONCUGU YAPIMI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder